ZENGİN FLORA - FAUNA - ORMAN KAMP ALANLARI & DOĞA SPORLARI

 

Orhaniye koyunu çevreleyen dağlar ve çam ormanlarının suya yansıyan rengini başka hiçbir yerde göremezsiniz. Köyün meşhur Marmaris balına can veren çam ormanları; kekik, defne, ada çayı bitkileriyle mis gibi kokan havası, antik kalıntılara ev sahipliği yapan heybetli dağları, doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleri gelen herkesi büyüler.

Orhaniye köy halkının büyük bölümü arıcılıkla uğraşır, köy yollarında kenarlara dizili arı kovanları doğal manzaranın bir parçası gibi geçenleri selamlar. Katkısız, doğal çam ve kekik balı Orhaniye’nin en değerli yerel ürünlerinin başında gelir. Arıcılıkla birlikte köyde zeytin ağaçlarına sahip olan köylüler zeytinyağı ve zeytincilik yaparlar. Orhaniye’den kekik, kekik suyu, ada çayı, ada çayı yağı, çam balı, yer fıstığı, özel el yapımı zeytin, zeytin yağı, mersin yaprağı, incir, kayısı, üzüm ve defne yapraklarını hem hediyelik hem de kendi evinize özel ambalajlar içinde alabilirsiniz.

Orhaniye’nin 2.5 km güneybatısında yer alan Turgut köyünü hemen geçtikten sonra Şelale tabelası ile karşınıza çıkar. Yoldan 200 m içerideki şelale mevkiine toprak yoldan araçla gidilebilir. Şelale, vadi boyunca sık bir bitki örtüsü arasından akan ve yaz aylarında suyu azalan bir derenin 3 – 4 metre yüksekten dökülmesiyle oluşmuştur.

Şelalenin yarattığı ve derinliği 2 – 3 metreyi bulan gölcüğün suyu temiz ancak buz gibidir. İsteyenler bu gölcükte yüzebilirler. Vaktiniz varsa dere boyunca ve vadinin içerisine doğru yürüyüş yapabilirsiniz. Ancak sık bitki örtüsü zaman zaman yürüyüşünüzü zorlaştırabilir.

Orhaniye’nin yaklaşık 8 km güneydoğusunda yer alan Osmaniye doğayla kucak kucağa yaşayan ve arıcılığıyla meşhur bir köydür. Çam ağaçlarının yoğunluğu, köyde temel geçim kaynağının arıcılık olmasını sağlamaktadır. Osmaniye köyünde üretilen çam balının ünü, 2. Muğla Uluslararası Arıcılık ve Çam Balı Kongresinde düzenlenen yarışmada en iyi kalitede üretim yapan arıcılar ve balların Osmaniye köyünden seçilmesiyle taçlanmıştır.

2012 yılında arıcılık, bal ve arı ürünleri konusunda kalite bilincini arttırmak ve Osmaniye’nin dünyaca tanınır bir merkez haline getirmek amacıyla Marmaris Bal Evi kurulmuş ve ziyaretçilere açılmıştır.

Orhaniye’nin yaklaşık 7 km güneyinde yer alan Bayır Köyü’nün sembolü, köy meydanında bulunan ve geçmişinin 2000 yıla dayanana tarihi dev çınar ağacıdır.Anıt Ağaç” olarak tescil edilen tarihi çınar ağacının etrafında bir tur atmanın insanın ömrünü uzattığına inanılır.

Orhaniye’nin yaklaşık 33 km güneyinde olan Taşlıca’da bambaşka bir coğrafya sizi karşılar. Milyonlarca kayayla kaplı sarp yamaçlar, devleşmiş zeytin ağaçları, terk edilmiş taş evler ve keçi sürüleri…Çevrede gezinti yapan yılkı atlarıyla karşılaşabilirsiniz. Yılkı atları, bugün Anadolu’da doğada serbest dolaşan yabani atlara verilen isimdir.

Orhaniye’nin yaklaşık 23 km kuzeybatısında yer alan Bördübet, Datça Yarımadası’nın Gökova Körfezi’ne bakan yüzünde adeta medeniyetten soyutlanmış bir köydür. Bördübet’te denizin bir kanal gibi çam ormanlarının içine girmesi burayı daha özel hale getiriyor. Çam ağaçlarıyla çevrili koy, yazın en sıcak zamanlarında bile gölgelik ve serin oluyor. Özel Çevre Koruma Alanı içindeki Bördübet koyu ve çevresi 1. derecede doğal sit alanı olduğu için her türlü yapılaşma yasaktır.

Orhaniye’nin 63 km kuzeybatısında olan Datça’ya arabayla giderken yol üzerinde uğrayabileceğiniz veya ormanda keyifli bir gün geçirebileceğiniz duraklar, temiz havası ve pırıl pırıl deniziyle Çubucak Orman İçi Kamp & Karavan Alanı ile İnbükü Orman Kampı’nın yer aldığı koylardır. Kampa girişte kişi ve araç için az bir bedel ödenmektedir.

Orhaniye’nin 63 km kuzeybatısında olan Datça’nın da içinde yer aldığı Datça Yarımadası, flora ve fauna bakımından Türkiye’nin en önemli noktaları arasındadır.  Datça Yarımadası ve Bozburun, Türkiye’deki “9 Sıcak Nokta”dan biridir ;

1999 yılında, WWF (Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Avrupa’nın biyolojik çeşitlilik bakımından en değerli olan ve acil olarak korunması gereken 100 ormanını belirleyerek bunları “Avrupa Ormanları’nın Sıcak Noktaları” olarak tanımladı.

Bu “sıcak noktalar” içinde Türkiye’den yer alan “9 Sıcak Nokta” arasında Datça Yarımadası ve Bozburun da bulunmaktadır.  Kendine özgü coğrafyası, bozulmamış kıyıları, altın madeni değerindeki Gebekum kumulu, zengin denizaltı yaşamı, endemik bitkileri ve yaban hayatı ile Datça Yarımadası’nın doğal zenginliklerinin geçmişi bir tıp merkezi olarak bilinen antik Knidos kentine kadar uzanmaktadır.

2011 Uluslararası Orman Yılı kutlamaları çerçevesinde İZ TV Belgesel Kanalı ve Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli “Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi” ortakları Türkiye’nin 9 orman sıcak noktasını anlatan ve 4 milyondan fazla seyirciye ulaşan bir belgesel kuşağı hazırladı.

“9 Sıcak Nokta Belgesel Kuşağı”nın her bölümü sanatçıların, bilim insanlarının, sivil toplum temsilcilerinin, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilatında görevli uzmanların katılımı ile çekildi ve düzenli olarak İZ TV’de yayınlandı. Datça ve Bozburun ile ilgili programı sanatçı ve yazar Pelin Batu gerçekleştirdi.

Bilgi için; http://www.iztv.com.tr/kusak.aspx?id=75

Datça – Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi;

Datça – Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi; Muğla ili, Datça ve Marmaris ilçeleri ve bunlara bağlı 2 belde 17 ilçeden oluşmaktadır.   Datça İlçesi; Muğla ilinin Güney Batında kuzeyde Gökova Körfezi güneyde Hisarönü Körfezi arasında  batıya Ege ve Akdeniz’e doğru   70 km’lik uzantısı olan bir arazi yapısına sahiptir.

Ulaşım güçlüğü nedeniyle oldukça bakir kalmış olan bölgede, yerleşimlerin dışında kalan alanlar Kültür ve Doğal SİT alanı olarak tanımlanmıştır. Datça ve çevresindeki kentsel sit alanları korunmuş, mimari tarz gözetilerek plan hükümleri buna göre oluşturulmuştur.

Datça Yarımadası ve Bozburun doğal ve fiziki yapıları nedeniyle tarımsal potansiyeli kısıtlı yörelerdir. Bahçe ve tarla tarımı yok denecek kadar az olup, arazi bademlik ve zeytinliklerle örtülüdür. Buna bağlı olarak tarım susuz koşullarda yapılmaktadır. Badem bölge ekonomisinde özellikle çağla satışlarından elde edilen gelir dolayısıyla önemli bir geçim kaynağıdır. 

Kırsal nüfus geçimini tarımın yanı sıra arıcılık, balıkçılık, ormanda çalışarak ya da defne, kekik keçiboynuzu vbç bitkisel ürün toplayıcılığı ile sağlamaktadır.

Mikroklimatik farklılıklar taşıyan Datça Yarımadası ormanlarında kızılçamlar çoğunluktadır. Akdeniz servisi, Fenike ardıcı, mazı meşesi, sandal ağacı, kocayemiş, erguvan, zakkum, keçiboynuzu, kekik, badem, zeytin ağacı Datça’nın ev sahipleri gibidir. Makiler ve fundalıklar, Akdeniz ikliminin tipik bitkileri olarak her yerde boy gösterir.

Datça’nın bitki örtüsünde 861 çeşit farklı bitki olduğunu belirtilmektedir. Dağ kekiği, nane, ada çayı, karabaş otu, narpuz otu (yabani nane), biberiye, üzerlik otu gibi günlük hayatta kullanılan bir çok şifalı bitki Datça’da bolca yetişir.

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre ( http://www.csb.gov.tr/gm/tabiat/index.php?Sayfa=sayfa&Tur=webmenu&Id=191);

Datça-Bozburun bölgesi; kır kırlangıcı,  kızılsırtlı kırlangıç, arı kuşu, karasağan ve akkaranlı sağan türlerinin göç yolları üzerinde bulunmaktadır.

Diğer yandan; karadoğan, gökdoğan, küçük kerkenez, tavşancıl, ada martsı, tepeli karabatak yöredeki önemli kuş türleridir.

Akdeniz foku, Datça Yarımadası civarında yayılışa sahiptir.

Kocadağ’da bulunan yaban keçisi, Türkiye için en batıdaki yayılışa sahiptir.

Lutra lutra (su samuru) Hisarönünde yayılış göstermektedir.

Sığla ağacı (Liquidambar orientalis) relik endemik* olması ve Datça hurması (Phoenix theophrasti) çok sınırlı yayılış göstermesi nedeni ile özel öneme sahiptir.  

*Relik; kalıntı, eskiden kalma, günümüze gelme… Paleoklimatik koşullarda yetişerek yaygın bir durum alan, fakat iklim koşullarının değişmesi üzerine günümüzde zorlukla yaşamını sürdüren bitki topluluklarıdır.

*Endemik; alanları belirli bir ülke veya bölgeye ait, yerel, ender veya çok ender bulunan  türler endemos (indigenous) kelimesinden gelir ve “yerel/yerli” anlamında kullanılır.

Çeşitlilik;

Datça-Bozburun Yarımda karakteri nedeniyle kuzey kesimleri ile güney kesimleri arasında bariz farklılıklar vardır. Yörede 167 karasal omurgasız, 110 balık türü, 4 iki yaşamlı türü, 27 sürüngen türü, 123 kuş türü ve 45 memeli türü belirlenmiştir.          

Datça Yarımadası’nın el değmemiş doğası; yaban eşeği, yabani domuz, boz ayı,  nesli tükenmekte olan nadide yaban kedisi türü olan karakulak, tilki, porsuk gibi canlıların yaşamasına elverişli bir yaşam alanı sağlayarak ev sahipliği yapmaktadır.

İnsanlar için doğrudan bir tehdit oluşturmayan bu yabani hayvanlarla mevsimine bağlı olarak yerleşim alanları dışında karşılaşmak mümkündür. Ancak maalesef karakulak kedisi ve yaban keçisi gibi nesli tükenmeye yüz tutmuş türleri görmek artık çok zorlaşmıştır.

Yine de şansınızı denemek isterseniz sabahın çok erken saatlerinde (05:00 gibi) kalkarak, devasa yaban keçilerini dürbünle de olsa görebilmek umuduyla  Bozdağ’a çıkabilirsiniz.

Yaban keçilerini göremeseniz dahi, ne kadar büyülü bir yerde bulunduğunuzu hissedeceğinize eminiz…

Kumlubük’ün benzersiz kumsalına ve dağ patikalarındaki doğa gezilerine hayran olacaksınız. Kumlubük sahili ve tepeleri, doğa yürüyüşleri ve ekoturlar için ideal parkurlara sahiptir.

Armutalan’da toplam 11 dere bulunur, Camiavlu Şelalesi bir orman yolunun paralelinde hiç ummadığınız bir anda karşınıza çıkar. Armutalan, yürüyüş ve bisiklete binmek için uygun parkurlara sahiptir.

Marmaris Milli Parkı, Akdeniz ve Ege Bölgeleri geçiş zonunda, Muğla sınırları içinde yer alan bölge 1996’da Milli Park ilan edilmiştir. 33.350 hektar yüzölçümüne sahip olan  Marmaris Milli Park’ı, Türkiye’deki 41 Milli Park alanından bir tanesidir.  Milli Park’ta yaygın ağaç türü ise kızılçamdır ve taban suyu yüksek olan düzlüklerde sığla ağacı toplulukları bulunur.

Suyun bol olduğu yerlerde çınarlar bulunmakta, güney bakılarda meşelere rastlanmaktadır. Dere yataklarında zakkumlar pembe çiçekleriyle yaz boyunca peyzaja renk katarlar. Milli Park florasında tespit edilen 514 bitki türünden 54’ü “endemik”, 9’u “yöresel endemik”, 5’i “tehlike altında”, 74’ü tehlike sınıfı açısından “nadir” kategorisindedir. Sığla Ağacı yöresel endemik bir türdür ve Milli Parkta kıyı alanlarında yayılış göstermektedir.

Milli Park’ın doğal değerleri; Kızılçam ormanları, bölgeye özgü günlük (sığla) ağacı doğal yayılım alanları, orman dışı vejetasyon alanları (Maki, Frigana, Frigana öncesi otsu bitkiler) ekolojik açıdan önemli doğal değerlerdir. Jeomorfolojik yapıya bağlı olarak gelişen kaya blokları, mağara, dolinler, delta ağzı diğer önemli doğal değerlerdir.

Marmaris Milli Park faunasında; 213 böcek türü, 35 balık türü, 21 memeli türü, 29 sürüngen türü, 7 çift yaşar türü, 112 kuş türü tespit edilmiştir. En bilinen hayvanlar; yaban keçisi, yaban domuzu, sansar, tavşan, sincap, kirpi gibi memeli hayvanlarla ötücü kuşlar ve sürüngenlerdir.

Marmaris Milli Park alanı içinde doğa sporları olarak; orman içi orientering/ yön bulma yarışmaları, doğa yürüyüş yolları, dağ aşma yarışmaları, paintball, çamur yarışları, dağ bisikleti, botanik turları (endemik bitki turları, nadir veya çiçekli bitki turları, mantar turları), doğal yaşamı gözlem turları (yaban keçisi gözlem turları, orman kuşları ve adakuşları gözlem turları vb.), kaya tırmanma, dalış turları, amatör balık avlama turları, triatlon (Adaağzı -Nimara – İçmeler – Marmaris – Adaağzı güzergahında 1500 m yüzme + 40.000 m bisiklet + 20.000 m koşu) yapılmaktadır. http://www.milliparklar.gov.tr/mp/marmaris/harita.htm

Günnücek Piknik Alanı’na Marmaris içinden Netsel Marina’yı geçip ulaşabilirsiniz. Sığla yağının sağlandığı günlük  -halk arasındaki adıyla günnük-  ağaçları arasında  Günnücek Piknik Alanı’nda plaj ve kamp alanından da yararlanabilirsiniz. Günlük (sığla) ağacı, dünyada yalnızca Anadolu’nun belli yörelerinde, Marmaris, Köyceğiz, Fethiye ve Milas’ta yabani olarak saf halde ya da başka ağaçlarla karışık ormanlar oluşturarak yetişir.

Kökleri 65 milyon yıl öncesi jeolojik döneme kadar uzanan bu endemik ağaç türü, yörede çok önemli bir orman ekosistemi oluşturmaktadır. 1950 yılında 180 ton olan sığla yağı üretimi günümüzde sığla ağaçlarının kesilmesi ve yapılaşma ile 100 kiloya kadar düşmüştür.   Sığla katliamına dur demek için başlatılan ‘Sığlalar Geri Dönüyor’ projesi Doğa Koruma Merkezi, Orman Genel Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı ve Köyceğiz Belediyesi ortaklığında devam etmektedir.  Yok olmanın eşiğindeki sığla ormanları için umut ışığı yakan proje, Coca-Cola Hayata Artı Vakfı Gençlik Programı, Yaşama Dair Vakfı (YADA) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından da desteklenmektedir.

Cennet/ Yıldız Adası (Nimara Yarımadası) & Yalancı Boğaz, karayoluyla Marmaris kent merkezine 8 km uzaklıktadır. Yalancı Boğaz’a kadar gidip, 800 m patika yoldan yürüyerek de Nimara Yarımadası’na çıkabilirsiniz. Patika yolların kent kalabalığından uzakta doğayla başbaşa ideal yürüyüş güzergahı oluşturduğu ve yüzmek için güzel kumsalı olan  Nimara Yarımadası’nda teknelerin yanaştığı iskele çevresinde çardak lokantalar ve kafelerde eşsiz manzaranın tadını çıkartabilir ve sıkılmadan bir günü geçirebilirsiniz.

Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi; Girintili çıkıntılı kıyıları ve koylarıyla yat turizminin vazgeçilmez duraklarından olan Gökova’nın önemli bir kısmı Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiştir. Akdeniz bitki topluluğu türlerinin tümünü bir arada görmenin mümkün olduğu bölgede, kızılçam ve günlük ormanları büyük değer taşır. Kaliteli orman örtüsü  Gökova Körfezi’nin kuzey kıyısında Kıran dağları yamaçlarında yoğunluk kazanır.

Azmaklarla beslenen Gökova ve çevre dağlar, zengin bir florayı barındırır. Doğal bitki örtüsünü zeytin, kızılçam, sandal ağacı, badem gibi Akdeniz bitki türlerinin oluşturduğu bölgede; kekik, adaçayı, defne yaprağı, keçi boynuzu yöre halkı tarafından ekonomik amaçlarla doğadan toplanır.

Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi faunası yani hayvan varlığı açısından da oldukça zengindir. Özellikle Gökova Körfezi güney kesiminde yabani hayvan varlığı oldukça fazladır.  Seralardaki bitkilerin döllenmesinde kullanılan Bambus arıları ve nesli tükenmekte olan Dağ Keçisi (Capra Aegagrus) en önemli biyolojik zenginliklerin başında gelir.

Gökova ovasının sazlıklarına gelen değişik türdeki göçmen kuşlar, leylekler, flamingolar ve pelikanlar ömür boyu unutamayacağınız bir görsel şölen sunarlar. Bu sazlıklar bahar aylarında kuş gözlemi yapan meraklıların akınına da uğrar.

Akyaka’da tarih ve doğayla kucak kucağa orman yürüyüşleri ve kaya tırmanışları yapabilir, bisikletle çevreyi gezebilir, Sakar Tepe’de yamaç paraşütünün adrenalin dolu büyüsünü tadabilirsiniz.

Akyaka’nın hemen yanı başından ağaçlar ve sazlıklar arasından süzülerek Gökova Körfezi’ne akan Azmak doğal bir akvaryum gibidir. Azmak’ta bir tekne gezintisi yapmanızı mutlaka tavsiye ederiz. Azmak, serinliği, şiirsel güzellikteki su altı bitki örtüsünün cam bir ekran gibi yansıması, elinizle tutacak kadar net gördüğünüz balıkları, kaplumbağaları, üzerinde süzülen ördekleri ve sevimli su samurları (lutra lutra) ile yörenin doğal dokusunu büyüleyici bir atmosferle yaşatır.

Gökova Körfezi’nden Karacasöğüt Şelalesi ve Karacain Mağarası’na gitmek için, Karacasöğüt’ten Okluk Koyu’na doğru giderken 2 – 3 km sonra sağa ayrılmanız gerekir. Tabela olmadığı için yöredeki köylülere sorabilirsiniz. Şelale 25 metre’den dökülür ve altında doğal bir havuzu vardır.

Somalıkaya Düdeni ve Suçıktı Mağarası adlarıyla iki bölümlü mağaranın Somalıkaya Düdeni’nin ana giriş noktalarından biri de buradadır. Mağaraya inişte yanınızda şişme bot olması gerekir çünkü galerilerde ancak botla ilerlemeniz mümkündür. Bu bölüm 421 m uzunluk ve 15.5 m derinliğe sahiptir. Mağaranın 342 m’lik bölümüne girilebilir ve bu bölüm  2 gölü barındırır. Amatör gezginler mağaraya rehber eşliğinde girmeli ve 10 metreden fazla da uzaklaşılmamalıdır. Somalıkaya Düdeni’nin 1 km batısında yer alan Suçıktı Mağarasının ise ancak 1 km uzunluktaki bölümü mağaracılar tarafından keşfedilebilmiştir.

Orhaniye’ye 51 km uzaklıkta olan Sedir Adası güzergahında olan Çamlı Köyü yolundan devam ederseniz 9 km sonra Boncuk’a ulaşırsınız. Boncuk Koyu ile Karaburun arasındaki bölge, kumsal köpekbalıkları (sandbar sharks) olarak tanımlanan ve boyları 3.5 metreye ulaşabilen köpekbalıklarının Akdeniz’de bilinen ve gözlem yapılabilen tek üreme sahasıdır. Kumsal köpekbalıklarını izlemek için özellikle  Mayıs – Haziran aylarında koyda dalış turları yapabilirsiniz.

Orhaniye’nin yaklaşık 88 km kuzeyinde olan Köyceğiz’i “pastoral bir senfoniye” benzeten gazeteci-yazar Çetin Altan, ‘Ege ve Akdeniz’i buluşturan cennet’ dediği yöreyi “İyi ki şu Köyceğiz var” kitabında keyifle anlatır. Köyceğiz Sığla Ağaçları & Belediye Kamp Alanı; yaklaşık 1000 hektarlık Sığla ağacı tarım alanına sahip olan Köyceğiz’de, 50 dönüm arazi üzerinde  Sığla ağaçları ile kaplı Belediye Kamping  Alanı da bulunmaktadır.

Çandır Köyü’nde köylüler tarafından turistlere yönelik traktörlerle keyifli bir köy turu düzenlenmektedir.

Palmiye Merkezi; Dr. Ragıp Esener tarafından palmiye sevgisinin ve türlerinin arttırılması amacıyla 1993’de 80.000 m² alan üzerine kurulan merkezin Botanik Bahçesi de 2005’de açılmıştır. Palmiye Merkezi, Köyceğiz’e 2 km uzaklıkta Ekincik yolu üzerindedir.

Botanik Bahçesi; Palmetum (Yaşayan Palmiye Müzesi), Kaktüs ve Sukkulent Evi, Tropik Sera, Tropik Meyveler Bölümü ve Su Bahçelerinden oluşmaktadır. 140 tür palmiye yanında, merkezde Türkiye’de de ilk kez üretimi yapılan, tropik ve subtropik bitkiler, zengin su bitkileri koleksiyonu, tropik meyveler, sikaslar, nolinalar, starliçeler bulunmaktadır.

Köyceğiz’e 10 km. uzaklıktaki 800 m rakımlı Ağla Yaylası, Şelale, Yuvarlakçay görülmeye değer diğer yerlerdir. “Yuvarlakçay’ı Koruma Platformu”, Yuvarlakçay üzerine kurulması planlanan hidro-elektrik santraline ve bu amaçla yapılmakta olan doğa ve ekosistem tahribatına karşı çıkan bir topluluktur.

Topluluğun çalışmaları sevindirici bir haberle taçlanmıştır, Akfen Holding Yuvarkçay hidro-elektrik santrali yapımından çevrecilerin yoğun baskısı üzerine vazgeçtiğini yakın zamanda kamuoyu ile paylaşmıştır.

Orhaniye’den 110 km uzaklıkta ve Köyceğiz’in 40 km güneybatısındaki Akdeniz kıyısında olan Ekincik koyu, Caretta Caretta kaplumbağlarının da tercih ettiği iri kumdan oluşan ve koya yay çizen eşsiz kumsala sahiptir.  

Ekincik’e kadar gelip de Dalyan Deltası’nda tekne turu yapmadan dönmek olmaz!… Doğa harikası Dalyan Deltası’nın nefes kesici panoramasını, dev bir labirentin içinde gibi ya da yukarıdan baktığınızda dünya haritası üzerinde hissini veren sazlıkların büyüsünü yaşadığınızda, doğayla iç içe olmayı tüm benliğinizle hissedeceksiniz. Sazlıklar arasında tekne yol alırken yanı başınızda yükselen yalçın kayalıklı dağların ihtişamı size doğanın burada tüm cömertliğini sunduğunun bir kanıtıdır adeta.

180 çeşit kuş türünün yaşadığı sazlıkta aniden karşınıza çıkıp size balık yakalamak nasıl olur gösterisi sunan, uzun gagalı, rengarenk kuşun adı Arıkuşu, halk arasında bilinen adıyla Yalıçapkını’dır. Dünyanın pek çok yerinden gözlemciler bu tür nadir görülen kuşları görmek için Dalyan’a gelirler. Su o kadar durudur ki kanalda yüzen balıkların yolculuk boyunca tekneye eşlik edişini izleyebilirsiniz.

Caretta Caretta (Loggerhead) Deniz Kaplumbağları;

Dalyan halkı, yüzyıllar boyunca Caretta Caretta deniz kaplumbağalarını korumuştur. Bu sevimli hayvanlar da hem Dalyan sahilini betonlaşmaktan kurtarmış, hem de doğa harikası bu beldenin adını tüm dünyaya duyurmuştur.

Dalyan halkı, Caretta Carettalar’a sahip çıkmanın, onları korumanın ödülünü günümüzde turizmden para kazanarak almaktadır. Özellikle Uzakdoğu ülkelerinde yenmesi ve doğal düşmanlarının çok olması nedeniyle soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Caretta Caretta (Loggerhead) türü deniz kaplumbağalarının son üreme alanlarından biri Dalyan’ın İztuzu Kumsalı‘dır.

İnce kumlu İztuzu kumsalına kolayca çukur kazıp, yumurta bırakabilen deniz kaplumbağaların sayısı her geçen yıl artmaktadır. Bunun nedeni ise ilginçtir; bütün dünya denizlerini dolaşan Caretta Caretta’lar, yumurtalarını sadece kendilerinin dünyaya göz açtıkları kumsala bırakırlar ve asla başka bir kumsala yumurtlamazlar. Dalyan’da dünyaya gelen Caretta Caretta’lar, korundukları için yavrularının sayısı da sürekli artmakta ve her geçen yıl İztuzu kumsalına yumurta bırakanların sayısı da çoğalmaktadır.

Mart – Nisan aylarında Dalyan’a gelen Caretta Caretta’lar, önce mavi yengeçlerle beslenirler. Çiftleşen dişiler, Mayıs ayından itibaren yumurtalarını Dalyan’a emanet ederler. Yumurtalardan 55-60 gün sonra yavrular çıkmaya başlar.

İztuzu kumsalına, Caretta Caretta deniz kaplumbağaları yumurta bıraktıkları için, Mayıs – Eylül döneminde akşamları 20.00’den sabah 08.00’e kadar plaja insanların girişine izin verilmemektedir.

Kokuyla yumurtaları bulabildikleri için yaz aylarında kedi ve köpek türü hayvanlar da kumsala sokulmaz. Mayıs – Eylül döneminde İztuzu plajı geceleri tamamen kaplumbağalara ve gönüllü koruyuculara bırakılmaktadır.

Caretta Caretta İzleme Turu;

Caretta Caretta’ları görmek isteyenlerin çokluğu nedeniyle son yıllarda ortaya yeni bir gezi türü çıktı; Caretta Caretta İzleme Turu 😉

Turlarda deniz kaplumbağaların en sevdikleri yiyeceklerden biri olan mavi yengeçler misinaya bağlanıp suya bırakılır. Tura katılanlar mavi yengeci yemeğe gelen deniz kaplumbağlarının fotoğraflarını büyük bir heyecan ve keyifle çekerler. Turlar garantili satılır; kaplumbağa göremezseniz, para da ödemezsiniz 😉

Leylekler;

Dalyan’da yaşayan kuş türleri içinde 154 tür kuşun tüm yıl boyunca veya zaman zaman konakladığı belirlenmiştir. Mart ayında Dalyan’a gelen leylekler, yavrularını büyütüp Ağustos ayında göç etmektedir.

Leyleklerin yuvalarından bir bölümü Dalyan içinde ağaçlarda ve elektrik direklerinin üzerinde rahatça görülebilir. Dalyan – Ortaca Yolu’nun kenarında topluca yaşadıkları bir bölge de vardır.

 

Bize Ulaşın